
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Nurettin Yıldız protestosunda gözaltına alınan öğrenciler ile protestoyu takip eden savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği gazeteci Can Öztürk hakkında açılan davanın görülmesine başlandı. Duruşmaya gelmeyen müşteki polisler hakkında zorla getirme emri düzenlenmesine karar verildi.
Çocukların evlendirilmesini meşru gören açıklamalar yapan Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız'ın Boğaziçi Üniversitesi'nde bir konferansa davet edilmesine yönelik düzenlenen protestoda gözaltına alınan 14 kişi ile haber takibindeki T24 muhabiri Can Öztürk hakkında "görevi yaptırmamak için direnme" ve "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" iddialarıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 69. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği Öztürk ve MLSA Hukuk Birimi'nden avukat Hazal Sümeli'nin hazır bulunduğu duruşmanın salon kapasitesinin yetersizliği nedeniyle İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde salonunda görülmesi kararlaştırıldı. Diğer sanık ve avukatlarının da katıldığı duruşma kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından başladı. Avukat Hazal Sümeli, savunmalara geçilmeden önce müvekkilinin gazeteci olduğunu belirterek dosyasının tefrik edilmesini talep etti. Hakim ise bu talebin reddine karar verdi.
'VÜCUDUMDA EZİKLER OLUŞTU'
Gözaltı sürecinden sonra tutuklanmalarına karar verilen ve 15 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen 6 öğrenci savunmalarını yaptı. Öğrencilerin ardından savunmasına başlayan gazeteci Can Öztürk, "Gerek sahada gerekse bu adliyenin koridorlarında mesai yapan bir gazeteciyim. İstanbul’daki adliyelerin duruşma salonlarına girip çıkarım. Ayrıca kurumum T24 tarafından da gerekirse protestoları izlemek üzere sahada da görevlendiriliyorum. O gün de aynen bu şekilde Boğaziçi Üniversitesi’nin Kuzey Kampüsü’ne gittim ve oradan anlık olarak yazdığım haberi mesai arkadaşlarım Sibel ve Sena’ya aktarmaya başladım. Haber dışında twitter üzerinden çektiğim videolar paylaşıldı. Sonra okula çevik kuvvetin girmesiyle ve öğrencilerin polis tarafından alanda sıkıştırılmaya başlanmasıyla öğrencilerin arasında kaldım. Polislerin ittirmesiyle bazı öğrenciler bacaklarım ve kollarımın üzerine yığıldı. Aldığım darp raporlarında da göreceğiniz üzere vücudumda ezikler oluştu" diye konuştu.
'BOYNUMDA ASILI OLAN BASIN KARTIM BOYNUMDAKİ İPLE ÇEKİLEREK KOPARILDI VE KIRILDI'
Gazeteci olduğunu belirtmesine rağmen zorla abluka içerisine sokulduğunu ifade eden Öztürk, "Yaptığım gazetecilik faaliyeti nedeniyle polis tarafından alanda hedef gösterildim ve gözaltına alındım. Boğazım sıkıldı, boynumda asılı olan basın kartım boynumdaki iple birlikte çekilerek koparıldı ve kırıldı. Bütün bu olanların ardından da ters kelepçe ile gözaltına alındım. Gözaltında tanıştığım buradaki arkadaşlar ile 8 saatten uzun süre ters kelepçeli bekletildik. Tuvalete bile yalvararak gitmemize izin verildiği durumlar oldu. Genetik karaciğer rahatsızlığımın olduğunu belirtmeme rağmen uzun bir süre yemek verilmedi" dedi.
'BURADA YARGILANMAM DEĞİL, GAZETECİLERLE BU DAVAYI TAKİP ETMEK GEREKİYORDU'
Öztürk savunmasına şu sözlerle devam etti: "Serbest bırakılmamdan günümüze yaklaşık 5 aylık süre içerisinde belki yüzlerce haber yazdım. Gazeteciliği, yapılabilecek en iyi şekilde yerine getirdiğimi düşünüyorum. Bu süre içerisinde iletişim başkanlığına yaptığım turkuaz basın kartı başvurum kabul edildi. Artık Cumhurbaşkanlığı’nın verdiği basın kartına da sahibim. Sözlerimi bitirirken son olarak şunu da eklemek istiyorum. Benim burada sanık kürsüsünde yargılanmam değil, arkada izleyicilerin olduğu yerde diğer gazeteci arkadaşlarımla bu davayı takip etmem gerekiyordu. Üniversite kampüsünde yaşananlarda işimi yapmamın engellenmesi bir yana anlık olarak bu yargılama süreci de beni mağdur duruma düşürmekte. Bu nedenle beraatimi talep ediyorum."
Öztürk'ün ardından avukat Sümeli, müvekkilinin olay günü haber takip etmek üzere kurumuna ait görevlendirme yazısının olduğunu, soruşturma aşamasında basın kartının da sunulduğunu belirtti. Öztürk'ün mesleki faaliyetleri gereği protestoları takip ettiğini ifade eden avukat Sümeli, müvekkilinin beraatine karar verilmesini talep etti.
Devam eden diğer sanık ve avukat savunmalarının ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından da duruşmaya gelmeyen müşteki polisler hakkında zorla getirme emri düzenlenmesine ve tüm sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Ocak 2026 tarihinde görülecek.