
İzmir’de ve son dönemde gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanmasına tepki gösteren gazeteci ve gazeteci meslek örgütleri, gözaltına alınan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirtti.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), İzmir’de 5 gazetecinin gözaltına alınmasına tepki göstererek gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istedi. DFG konuya ilişkin “Suç işlemekten vazgeçin ve arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın” çağrısıyla yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın ile Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) basın çalışanı Fatma Funda Akbulut’un gözaltına alındığı hatırlatıldı.
'GAZETECİLER BU YÖNTEMLERLE DURDURULAMAZ'
Gözaltına alınan gazetecilerin TEM Şube’de tutulduğu ve dosyalarında 24 saatlik kısıtlılık kararının olduğu anımsatılan açıklamada, “Dosyada kısıtlılık kararı olduğu için gazetecilerin neden gözaltına alındığını bilmiyoruz. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, arkadaşlarımız gazetecilik yaptığı için bu muameleye maruz kalmıştır. Bu son operasyondan da anlaşılacağı üzere gazetecilere dönük baskılar artırılarak devam ettirilmek isteniyor. Halka haber ulaştırmakla yükümlü gazeteciler susturulmak isteniyor. Amaç toplumda hakikati haykıran, ses yükselten, yazan, çizen, anlatan kesimleri etkisizleştirmek ve toplumu karanlığa gömmektir. Ancak gerçekleri anlatan gazeteciler bu tarz yönelimlerle durdurulamaz, onurlu gazeteciler hakikat peşinde koşmaya devam edecektir” denildi.
MGK ise yaptığı açıklamada, “Gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” ifadelerini kullanarak, Türkiye’de ifade özgürlüğü, özellikle de basın özgürlüğünün her geçen daha kötüye gittiğinin en somut örneklerini gazeteciler olarak yaşamaya devam ettiklerini vurguladı. Son 5 günde 5 kadın gazetecinin gözaltına alındığı, 1 gazetecinin de tutuklandığının hatırlatıldığı açıklamada, “9 Şubat Cuma günü yapılan ev baskınlarında gazeteci arkadaşlarımız Kibriye Evren ve Selamet Turan gözaltına alındı. Selamet Turan tutuklanırken, bu güne yine gazetecilere yönelik yeni bir operasyon ile uyandık” ifadeleri kullanıldı.
'MESLEKTAŞLARIMIZI DERHAL SERBEST BIRAKIN'
Gazetecilerin sürekli gözaltı uygulamasıyla baskı altına alınmasının halkın haber alma hakkının engellenmesi olduğuna dikkat çekilen açıklamada şunlar kaydedildi: “Hakikate en çok ihtiyacın olduğu şu günlerde gazetecileri gözaltına almak, aynı zamanda basın özgürlüğünü hiçe saymaktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını bir kez daha dile getirerek, gazeteciliğin suç olmadığını haykırıyoruz. Meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.”
Gazetecilerin İzmir’de gözaltına alınmasına tepki gösteren Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener şunları söyledi:
“Özellikle son iki-üç yılda gazetecilerin üzerindeki gözaltı baskısı görülmemiş düzeye ulaştı. İzmir’de meslektaşlarımızın gözaltına alınması da bunun son örneği oldu. Gazeteciler herkesin gözü önünde mesleklerini icra eden, hemen her gün resmi kurumlara, mahkemelere, belediyelere ve halka açık her yere gidip gelen insanlardır. Onların ‘terör’ bahanesiyle gözaltına alınması, sanki azılı ve kaçak suçlularmış gibi muameleye maruz kalması kabul edilemez. Daha önce defalarca gördük, Diyarbakır’da ve Ankara’da yine böyle gözaltına alınan gazeteciler sözde terörle suçlandılar ama aylar süren tutukluluğun ardından tahliye edildiler, geçmişte de pek çoğu için beraat kararı verildi. Bunun temel nedeni meslektaşlarımız hakkındaki suçlamalarda sözde delil olarak gösterilenlerin genellikle sadece mesleki çalışma olmasıdır.
GAZETECİLER SERBEST BIRAKILMALI
Yani bir gazetecinin haberleri, yazıları, fotoğrafları ya da sosyal medya paylaşımları yani basın ve ifade özgürlüğü kapsamında üretilen ve mesleğinin gereği olan ürünler çeşitli suçlamalarda delil olarak gösterildi. Ancak bunlar savcılık iddianamelerinde en ağır terör suçlarıyla ilişkilendirilse de mahkeme süreçleri sonunda meslektaşlarımız haklı çıktı, bunlar gazetecilik ürünleridir denilerek serbest bırakıldılar. Bir gazeteci hakkında gazetecilik ürünleri dışında dosyaya delil koyamayan ama buna karşın onları terörle ilişkilendiren irade çok açık ki halkın haber alma hakkına saldırmaktadır. Son yıllarda artan gözaltı uygulamalarında maalesef idare bu tutumunu bir ezber haline getirmiştir. Gazetecilerin ayrıcalıklı insanlar olmadığını, onların da yargılanabileceğini biliyoruz. Ancak özellikle iktidar karşısında muhalif yayınlarıyla bilinen meslektaşlarımızın, Kürt gazetecilerin, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde halkın haber alma hakkı için çalışan meslektaşlarımızın uğradığı muamele sistematik bir hal almış, onlar hakkında suçlama yöneltenler adeta yalancı çobana dönmüştür.
İzmir’de meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kınıyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz.”
SEÇİMLER ÖNCESİ GAZETECİLERE GÖZALTI FURYASI
TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, “Dönüp Nisan 2023 tarihli haberlere, basın açıklamalarına, sivil toplum raporlarına bakalım, sıklıkla şu tespiti göreceğiz: Seçimler öncesi gazetecilere gözdağı, gözaltı furyası...
Malum Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. Şimdi aylardan Şubat ve 31 Mart’ta bu kez yerel seçimler var. Ve yine gazetecilere yönelik gözaltılar, soruşturmalar başladı. Korkarım tutuklamalar da gelebilir çünkü amaç gazetecileri mesleklerini yapamaz hale getirmek, susturmak, sindirmek gibi görünüyor. Haziran 2022’de Diyarbakır’da gözaltına alınıp tutuklanan 15 gazeteci tam 13 ay cezaevinde tutulduktan sonra ilk duruşmada tahliye edilmişti. Hem peşinen cezalandırıldılar hem de 2023 seçimlerine giden süreçte haber yapmaları engellendi.
Bir diğer sorun ise gözaltı süresine getirilen avukat görüş yasakları ve gizlilik kararları. TGS avukatları gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanan meslektaşlarımızın süreçlerini de takip eder ancak bu kısıtlılıklar bunu imkansız hale getiriyor. Gazetecilerin neden gözaltına alındıklarını uzun süre öğrenemiyoruz. Bu hem haklarında negatif bir algı oluşmasına katkıda bulunuyor hem de etkili bir savunuculuk yürütülmesini engelliyor. TGS olarak, gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” diye belirtti.
GAZETECİLERİN TUTUKLANMASI MASUM DEĞİL
Gazeteci Hicran Cengiz, "Türkiye'de gazeteci tutuklamaları masum değil. Elbette hukukun varlığı sorgulanmamalı hatta hukuk için ısrarcı olunmalı. Ama gazeteci tutuklamalarında ceza ve müeyyide ekseni masum değil. Gazetecilik diye bir suç yok. Haberleriniz ve mesleki faaliyetleriniz olmayacak suçlar ile isnat edilerek kriminalize ediliyor. Kalkıp mikrofon tutuyorsun, tuşlara basmışsın, bu faaliyetlerin suç faaliyetidir denebilir mi? Hayır. O yüzden gazetecilere yönelik suçlamalar da bunlar değil. Suçlamaların çoğunluğunu terör ve hakaret suçları oluşturuyor. Bu tutuklamalar siyasi bir atmosfer ilgili. Basın ve ifade özgürlüğü ile demokrasi söylemi ile paralel olduğunu düşünüyorum. Bugün sivil alanın genişlemesinin önündeki en büyük engel basın ve ifade özgürlüğü. Bu hak, gazeteci tutuklamaları ile katmanlı bir şekilde ihlal ediliyor. Gazetecinin ifade özgürlüğünün kısıtlanması, mesleki faaliyetlerinden alıkonması gibi ihlaller; yargı sürecinde ise seyahat hakkı, ekonomik haklarından mahrum bırakılması ve benzeri birçok hak ihlal ediliyor" dedi.
GAZETECİLERİN SAHİPLENMESİ GEREKİYOR
Cengiz devamında şunları söyledi: "Gazetecilerin gözaltına alınması veya tutuklaması ile yapılmak istenen bu çoklu ihlaller ile çoklu bir iletişim engellenmesi. Engellenen gazeteciler ve haberler düşünüldüğünde kamunun hangi haberlere ulaşmasının engellendiği çok açık. Eğer toz pembe bir siyasetin yürütüldüğünü, ekonominin dalgasız deniz olduğunu, bu ülkede herkesin mutlu, eşit ve özgür olduğun yazarsanız hiçbir sorun yok. Zaten yargılanan bütün meslektaşlarımız haberlerini bu şekilde yazmayan yani haberlerine hakikati konu alanlar. Baskı politikasındaki ısrara karşı yayın yapmaya devam eden kurum ve gazeteciler var. Bugün hakikat ve gerçeğe dair haberleri onlara borçluyuz. Hakların korunması ve hukukun sağlanması konusundaki bilincin yükseltilmesi gerekli. Gazetecilerin artık dayanışmaya değil, sahiplenilmeye ihtiyacı var. Dayanışmanın yara bandı etkisi kendi mahallesindeki gazeteci için özgürlük talep eden bir mağdur seçicilik getiriyor. O yüzden özgür yayın politikasını benimseyen her gazeteci her kesim tarafından eşit şekilde sahiplenilmeli. Bizleri mesafeler ayırır, haber ise birleştirir. Haber ve haber için savunulacak adalet bir gün herkese lazım olacak."