
Evrensel muhabiri Meltem Akyol "Ben gazeteciyim’ dememe rağmen polisin ‘Sen benim gazetecim değilsin’ demesinin yansımalarını her yerde yaşıyoruz" dedi. Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz'sa “artık habere gittiğimizde kendimiz haber oluyoruz. Şiddetin dozu her geçen gün artıyor" diye konuştu.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve DİSK Basın İş, Gezi anmasında şiddet gören gazeteciler Gökay Başcan (BirGün), Hayri Tunç (Gazete Fersude), Fatoş Erdoğan (dokuz8) ve Sezgin Kartal (Karşı Mahalle), Engin Açar (TELE1), Umutcan Yitük (TELE1) ve Meltem Akyol (Evrensel) Ozan Demiriz (Halk TV) ve Erdinç Yılmaz (Halk TV) için suç duyurusunda bulundu.
Meslek örgütleri suç duyurusu öncesinde şiddet gören gazetecilerle birlikte Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde eylem yaptı.
EREN: HER OLAYDA HAKARET VE ŞİDDET GÖRÜYORUZ
Eylemde Konuşan DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren gazetecilerin bir süredir güvenlik güçlerinin hedef haline geldiğini söyleyerek geçtiğimiz yıl Onur Yürüyüşü sırasında AFP muhabiri Bülent Kılıç’a uygulanan polis şiddetini örnek gösterdi.
“Bülent Kılıç neredeyse öldürülüyordu” diyen Eren “Bu olaydan sonra valiliğe bir yürüyüş yapmış, vali beyle görüşmüştük. Vali bey de bu durumdan rahatsız olduğunu söylemişti ama ikili görüşmelerde dile getirilen bu rahatsızlığın sokakta haber yapan bir gazeteci için değeri yok. Basın özgürlüğü anayasal bir hak ama uygulanmıyor. Anayasaya göre devlet, gazetecinin görevini yapmasını kolaylaştırmakla yükümlü. Ancak her toplumsal olayda hakaret ve şiddet görüyoruz. Bunu kabullenmiyoruz. Biz gazeteciler olarak bunca baskıya rağmen haber yapmaya, topluma gerçekleri iletmeye devam ettik, devam edeceğiz.” diye konuştu.
KULELİ’DEN POLİSLERE: KANUNSUZ EMİRLERİ UYGULAMAYIN
Ardından söz alan TGS Örgütlenme Sekreteri Mustafa Kuleli de gazetecilerin görevinin toplumun haber alma hakkını sağlamak olduğunu söyledi.
“Biz bir imtiyaz istemiyoruz” diyen Kuleli “Sokağa çıkmak, eylem yapmak en temel haklardan biri. Medya mensupları olarak bu taleplerin iletilmesini sağlamakla görevliyiz. Sadece işimizi yapmak istiyoruz. Bu suç haline getirilmek isteniyor” dedi.
Kuleli “Karşımızda demokrasiyi sindirememiş, toplumu baskı altına almak isteyen otoriter bir rejim var. Sokaklarda yaşananlar görülsün istemiyorlar. Bir korku imparatorluğu, bir baskı rejimi… Türkiye bu deli gömleğine sığmaz. Arkadaşlarımıza yapılan darp, ters kelepçe, gözaltı, hakaret, sokaklarda atılan gaz müdahaleleri sadece gazetecilere değil Türkiye’nin konuşan ve boyun eğmeyen insanlarına yapılmış müdahalelerdir. Polislere bir çağrımız var; kanunsuz emirleri uygulamayın. Yarın bunun hesabı mutlaka sorulur. Biz unutmayız. Size bir düşmanlığımız yok. Sadece işimizi yapmak istiyoruz" diye konuştu.
AKYOL: ‘SEN BENİM GAZETECİM DEĞİLSİN’İN BİR YANSIMASI
Ardından konuşan Meltem Akyol da “Hem yanımda hem karşımda duran gazeteci meslektaşlarım çok defa eylemlerde benzer müdahalelere maruz kaldılar. Aslında biz bunu defalarca kez yaşadık” dedi.
“Biliyoruz ki aslında buradaki temel mesele gerçeğin, oradaki hak ihlalinin ortaya çıkmasını engellemektir” diye konuşan Akyol şöyle devam etti:
“Bu bir bireye değil aslında gazeteciliğe yapılan müdahaledir. Bu suç duyurusu da bu nedenle çok önemli. Çünkü sokakta polisin beni gözaltına alınırken, boynumda fotoğraf makinasıyla ‘Ben gazeteciyim’ dememe rağmen ‘Sen benim gazetecim değilsin’ demesinin her yerde yansımalarını yaşıyoruz.
“Meclis’teki dezenformasyon yasası ‘Sen benim gazetecim değilsin’in bir yansıması. Daha önce unutulma hakkı gerekçesiyle çıkartılan yasa ‘Sen benim gazetecim değilsin’in vücut bulmuş hali. Gazetelere uygulanan ilan kesme cezaları, tazminat cezaları benzer bir sürecin parçası.
“Buradaki, temel gerçeklik şu; bir iğne deliği kadar ışık istemiyorlar. Işığın iğne deliğinden geçmesini istemiyorlar. Ama biz mesleğimizi yapamaya devem edeceğiz. Dün devam ettik yarın da devam edeceğiz.”
YILMAZ: NE BASIN KARTI NE DE ANAYASA TANINIYOR
Daha sonra söz alan Erdinç Yılmaz ise “Artık habere gittiğimizde ne yazık ki kendimiz haber oluyoruz. Çünkü yaşananlar basit bir müdahale boyunu aştı. Müdahaleden daha fazla şiddet bize doğrultuluyor. Her gittiğimiz haberde bunun dozu daha da artıyor. Her ne kadar basın mensubuyuz, anayasayla haklarımız koruma altına diye söylesek de ne yazık ki ne anayasa ne basın kartı ne de temel insan hakları tanınıyor.” diye konuştu.
Eylemden sonra polisten şiddet gören gazeteciler ile Disk Basın İş ve TGS adliyeye girerek şikayet dilekçelerini savcılığa verdi.
Kaynak:https://bianet.org/bianet/insan-haklari/262815-gezi-anmasinda-darp-edilen-gazetecilerden-polislere-suc-duyurusu