
Free Press Unlimited’ın düzenlediği “En Dirençli Gazeteci Ödülü” tutuklu Eşbaşkanımız Dicle Müftüoğlu’na verildi.
Free Press Unlimited’ın düzenlediği “Özgür Basın Ödülleri 2023”ün kazananları belli oldu. Hollanda’nın Lahey'deki Nieuwspoort'ta düzenlenen özel bir etkinlikte, “Yılın Gelecek Vadeden Gazetecisi Ödülü” ve “En Dirençli Gazeteci Ödülü”nü alan gazeteciler açıklandı.
ÖDÜL MÜFTÜOĞLU’NA
Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Dicle Müftüoğlu’na “En Dirençli Gazeteci Ödülü” verildi. Ödülü, Müftüoğlu’nun adına meslektaşı Aysel Avesta ve Lydia Gottschalk aldı.
Müftüoğlu’na dair şunlar belirtildi: “Kendisi ve yönettiği haber ajansı, yetkililerin saklamayı tercih ettiği gerçekleri açığa çıkardığı için yetkililer tarafından aşırılık suçlamasıyla tutuklandı. Üstelik Dicle'nin kurduğu gazeteci derneği, ülkesi Türkiye'de tutuklu bulunan çok sayıda gazeteciyi, özellikle de Kürtlerin haklarını savundu. Kendisi şu anda cezaevinde ve duruşmayı bekliyor. Dicle, Kürt kadın gazeteci olarak yıllardır adli tacizle karşı karşıya kalıyor. Dünyanın her yerinde gazeteciler ve basın giderek artan adli tacize maruz kalıyor. Dicle gibi basının riskini göze almadan çalışırlarsa kamuoyuna güvenilir bilgi sağlayamayacaktır. Bu ödülün yanında 10.000 Euro nakit para ödülü de veriliyor, bunun Dicle'nin ailesine ve onu hapisten çıkarmak için gereken yasal masraflara hizmet etmesini canı gönülden umuyoruz.”
MÜFTÜOĞLU’NDAN MEKTUP
Etkinlikte, Müftüoğlu’nun gönderdiği mektup da okundu. Müftüoğlu’nun etkinliğe gönderdiği mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Sizlere Kürt halkının, katliamlardan, yok saymalardan geçirilen bir halkın bir bireyi, bir gazetecisi olarak sesleniyorum. Yüzyılı aşan bir soykırım politikası karşısında direnen ve halka yönelik politikaları, katliamları duyurmaya çalışan Kürt gazetecilerin, özgür basın geleneğinin bir küçük parçasıyım. Kürtlerin, katliamlara ve tüm bu zulme karşı varlığını koruduğunu yazdığımız için hedef alınıyoruz. Bu nedenle katlediliyoruz, engelleniyoruz, gazeteci olarak çalışmamız engelleniyor. Bu şekilde hapsediliyoruz ve dört duvar ardında susmamız, kalemimizi işlevsiz kılmamız isteniyor.
Türkiye'nin yüz yıllık tarihi zaten katliamlarla doluyken AKP iktidarı süresince bunlara yenileri eklendi. Devlet katliamları, halklara, kadınlara, inançlara baskı uygulayanları cezalandırmak yerine demokrasi ve eşitlik isteyenleri hedef aldı. Bizler de Türkiye'nin demokratikleşmesi noktasında basın ve ifade özgürlüğünü savunduğumuz için hedef alınarak tutuklandık. Ülkenin kendisi bir cezaevine dönüşürken, gazeteciler de engellenmek için dört duvar arasına tıkılmaya çalışılıyor.
Başta Kürt gazeteciler olmak üzere tüm basın ve ifade özgürlüğünü savunanlar olarak tüm engellemelere rağmen yazmaya, gerçekleri kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz. Kürt bilgesi, öğretmenimiz Musa Anter başta olmak üzere tüm özgür basın şehitlerinin hakikat arayışçılığını sürdürmeye devam edeceğiz. Hiçbir güç, engel hakikatin kalemini bükemez, gerçeği örtemez. Bu temeldeki yaklaşımla cezaevinde tutulan meslektaşlarım Sedat Yılmaz, Abdurrahman Gök, Mehmet Şah Oruç, Ziya Ataman adına bu ödülü alıyorum. Ve bizleri bu ödüle layık gören jüriye teşekkürlerimi sunuyorum.
Ödülümü geçtiğimiz yıl Türkiye tarafından Federe Kürdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kentinde katledilen gazeteci Nagihan Akarsel'e adıyorum.”
DİĞER ÖDÜL VENEZÜELLALI GAZETECİYE
“Yılın Gelecek Vadeden Gazetecisi Ödülü”nün sahibi Venezüellalı gazeteci Holiancar Contreras oldu.
Holiancar Contreras hakkında şunlar ifade edildi: “Holiancar, şu anda Venezuela'nın Kolombiya sınırındaki bir eyaleti olan ve en büyük göç dalgasına birine sahip olan Táchira'da faaliyet gösteriyor. Sınır şu anda insan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı ve aynı zamanda yerel halka gasp yapan çeşitli suç gruplarının fiili kontrolünden muzdariptir. Holiancar, bu tehlikeli sınır bölgesinde yaşayanların deneyimlerini yazıyor ve insanların Kolombiya'ya göç ederken karşılaştıkları zorlukları ele alıyor. Jüri, su bidonlarının kimsenin karşılayamayacağı 100.000 Kolombiyalıya yani 25 dolara mal olması nedeniyle göçmenlerin kükürtlü su içmeye zorlandıklarını ortaya çıkarması karşısında şok oldu. Bunu yaparak, sınırda yaşayanların zorluklarına görünürlük kazandırıyor ve dünyanın dikkatini çekmeyen gerçek anlamda medyanın karanlık olduğu bir bölgeye ışık tutuyor.”