"Tekrar gazeteci olduğumuzu hissettik"

18 Şubat 2025
"Tekrar gazeteci olduğumuzu hissettik"

İzmir’de gözaltına alınmalarının ardından bir yıl ev hapsinde kalan gazeteciler, basına yönelik baskıların son bulması gerektiğini vurguladı.

İzmir’de 13 Şubat 2024’te yapılan ev baskınlarında Mezopotamya Ajansı muhabirleri Semra Turan, Tolga Güney, Delal Akyüz; JinNews muhabiri Melike Aydın; Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu ile DEM Parti Basın çalışanı Funda Akbulut gözaltına alındı. 16 Şubat’ta mahkemeye sevk edilen gazeteciler Aydın, Güney, Akyüz ve Akbulut ev hapsi şartıyla serbest bırakılmıştı. Gazeteciler Turan ve Başakçıoğlu da haftada iki gün imza verme adli kontrol şartıyla serbest bırakılmışlardı.

Aydın, Akyüz ve Güney bir yıl boyunca ayaklarında elektronik kelepçe ile ev hapsinde kaldı. Üç gazetecinin "örgüt üyeliği" (TCK 314) iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 10 Şubat 2025 günü İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme üç gazetecinin de “ev hapsi” adli kontrol kararının kaldırılmasına karar verdi.

Gazeteciler, bir yıl sonra ayaklarındaki elektronik kelepçeyi çıkarak, tekrar sahada mesleklerini yapmaya başladı.

Aydın, Güney ve Akyüz, bir yılın ardından “ev hapsi” adli kontrol kararının kaldırılmasına ve tekrar sahada haber yapmaya başlamalarına ilişkin Expression Interrupted’a konuştu.

GÜNEY: “AYAĞIMDA KELEPÇE OLMAKSIZIN ÇIKIYORUM”

Bir yıllık ev hapsi sürecinin sonunda, görülen ilk duruşmada denetimin kaldırıldığını hatırlatan Güney, şunları söyledi: “Bir haftadır, evden zaman sınırı ve ayağımda kelepçe olmadan çıkabiliyorum. Hala duruma alışamadığım, işimi bitirince eve dönmem gerektiği hissi oluşuyor. İlk günden itibaren avukatların yaptığı bütün itirazlar reddedildi, ev hapsi bir yılı buldu. Bu süreçte birçok gazeteci gözaltına alındı, tutuklananlar oldu. Tutuklananların bir kısmı tahliye edildi. Biz görece daha az bir 'cezaya' mahkum edilsek bile 'adli kontrol' dedikleri şey kontrolden çıkarak bir cezaya dönüştü. Gazeteci olarak hareket alanım, dolayısıyla çalışma alanım kısıtlandı. Bu bir yıl içinde takip etmek istediğim ama orada olamadığım birçok olay yaşandı. Ama ben kameramdan, haberden uzak kaldım. Hep bunların hüznünü duyduğum anlar oldu.”

“TEKRAR GAZETECİ OLDUĞUMU HİSSETTİM”

Bu süreçte evden de haberler yaptığını ve doğa için mücadele etmeyi sürdürdüğünü ifade eden Güney, şunları belirtti: “Fakat dışarı çıktığım ve ilk haberim için kameranın arkasına geçtiğimde başka bir hisse kapıldım. Tekrar gazeteci olduğumu hissettim. Hemen kendime bir program çıkararak, tekrar doğasını, ormanını, suyunu, toprağını, havasını korumak isteyen yurttaşların arasına karışmayı dört gözle beklemeye başladım. Geçmişte de gazeteci olarak, kamu adına, onların sesi olduğumu bilerek hareket ettim. Bundan sonra da bu yapmaya, yazmaya, tüm canlıların, toprağın, ağacın sesi olmaya, karanlığa fener tutmaya devam edeceğim.

AYDIN: “EVLERİMİZ CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”

“Sessizleştirilmeye zorlanmış bir halkın sesi olduğumuz için cezalandırıldık” diyen Aydın, “Tam bir yıldır huzur bulduğumuz evlerimiz ev olmaktan çıkarılıp cezaevine dönüştürüldü. Kendi evlerimize yabancılaştık. Komşularımızla ve haber kaynaklarımızla ilişkilerimiz zedelendi” diye belirtti. Gazeteciliğin kriminalize edildiğini ve dördüncü güç olarak tarif edilen mesleklerinin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını anlatan Aydın, “Basın tepki gösterme yetisi bastırılan bu halkın sesini çıkarabilmesi için kalan son yer adeta. ‘Gerçek ötesi çağ’ dense de gerçekler er ya da geç bizim çabalarımızla ya da başka vesilelerle ortaya çıkacaktır. Bunu bilmek ev hapsi boyunca moralimin de hep yüksek olmasını sağladı” dedi.

“ÖFKEMİ İŞİME DEVAM EDEREK DIŞA VURACAĞIM”

Bir yıl boyunca sahadan uzak kalmanın, güncel süreci uzaktan izlemenin ve hayatın içinde yer almamanın çok zor olduğunu belirten Aydın şunları ifade etti: “Yaşam alanımız daha da daraldı. Sürekli aynı mekanda bulunmak şeklinde uygulanan adli kontrol tedbiri, bir zaman hırsızlığı olabilir. Daha suçu sabit olmayan birisine yaşamı uzaktan seyrettirmek, işkencenin inceltilmiş bir türüdür. Elbette ki öfkeliyim ve öfkemi işime devam ederek dışa vuracağım. Evde de haber yaptık. Ama sahada olmanın başka bir avantajı var. Meslektaşlarımla beraber olmak, yapılan sohbetler insanın ufkunu açıyor. Mesele bunları atlatmaktan ziyade, bunların bir daha yaşanmaması için neler yapılması gerektiği ile ilgili.

“FRANZ KAFKA’NIN ‘DAVA’SINA BENZER HALDEYİM”

Aynı suçlamalarla ve benzer delillerle 2019 yılında da tutuklandığını, üç ay cezaevinde kaldığını ve yaklaşık bir yıl süren mahkeme sonrası beraat ettiğini anlatan Aydın, “Franz Kafka’nın ‘Dava’ kitabındakine benzer bir ruh hali içindeyim. Dışarıda işimizi yaparken bile yargılanmakta olduğumuzu hissediyoruz. Sahada olmak elbette ki güzel. Ama bir yeri terk etme yasağı dahil herhangi bir yasağın, düşünce ürünlerine ve yaratıcılığa ket vuran bir yanı var. Bunların hepsi aşılabilir şeyler. Şimdilik yaşam içindeki esirliğimizin ev hapsi kadarı sona erdi. Bir daha yaşanmamasını dileriz. Bir daha yaşanmaması için gazetecilerin daha örgütlü, asgari müştereklerde bir araya gelebilmeleri gerekiyor” diye belirtti.

AKYÜZ: “TEKRAR SAHADA OLMAK GÜZEL”

Bir yıl süren ev hapsinin ardından tekrar sahada olmanın, mesleğin doğası gereği önemli bir dönüşüm süreci olduğunu anlatan Delal Akyüz ise şunları ifade etti: “Evdeyken de haber yapmaya devam ettim, ancak sahada olmak, olayları doğrudan gözlemleyebilmek ve insanlarla birebir temas kurabilmek gazeteciliğin doğasında olan bir durum. Bu nedenle gazetecilerin farklı sebeplerle sahadan uzaklaştırılması hukuka aykırı bir tutumdur. Gazetecilerin ev hapsi veya farklı baskılarla karşı karşıya kalması, yalnızca bireysel bir mesele değil, aynı zamanda basın özgürlüğü ve toplumun haber alma hakkı açısından da büyük bir sorun. Buna rağmen sahada haber yapmaya devam etmek, gazetecilik mesleğinin gerektirdiği sorumluluğun bir parçası olmak gerekiyor.”

“GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILAR SON BULMALI”

Akyüz son olarak şu ifadeleri kullandı: “Bu süreç, mesleğe ve sahada olmanın önemine dair yeni bir bakış açısı kazandırdı. Tekrar sahaya döndüğümde, en çok doğrudan gözlem yapmayı ve insanların hikâyelerine birebir tanıklık etmeyi özlediğimi fark ettim. Çünkü bir yıllık cezaevi sürecinin ardından yaşanan hak ihlalleri durmadan devam etti. Aslında yaşanan baskılar ve gazeteciliğin hedef alınması, yaşanan hak ihlalleri ile doğru bir orantıda ilerliyor. Gazetecilik mesleğinin desteklenmesi gerekirken maalesef engelleme çabaları daha önde duruyor. Bunların artık son bulması gerekiyor.”

Kaynak:https://expressioninterrupted.com/tr/bir-yil-sonra-ev-hapsi-kaldirildi-tekrar-gazeteci-oldugumuzu-hissettik/