Merhaba,

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) olarak göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim. Derneğinizin çalışmalarında başarılar dilerim.

Ben Harun Reşit Çümen. 46 yaşında, evli ve 4 çocuk babasıyım. FETÖ terör örgütü üyeliği suçlamasıyla İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 Temmuz 2019 tarihinde 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildim. (2018/188 Esas, 2019/250 Karar) Temyiz talebimi Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 29/09/2020 gün, 2020-1637 Esas ve 2020/4453 Karar no ile reddetti ve hakkımdaki kararı onadı. Halen hükümlüyüm. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığım bireysel başvurum (2021/5216) ise halen sonuçlanmamıştır.

4 Mart 2018 tarihinde gözaltına alındım. 8 Mart 2018 tarihinden beri cezaevindeyim. 45 aydır özgürlüğümden mahrumum.
Eylül 1995 tarihinden 15 Temmuz 2016’ya kadar yaklaşık 21 sene gazetecilik yaptım, bilfiil… Cihan Haber Ajansı (CHA) ve Zaman Gazetesinde muhabirlik, ekonomi editörlüğü, 1. Sayfa Editörlüğü ve Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğü yaptım. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesiyim.

Maruz kaldığım haksızlık ve hukuksuzluklarla ilgili o kadar çok yazacak husus var ki, hangisinden başlayayım bilemiyorum!... Özetlemeye çalışacağım. Şöyle sıralayabilirim;

  1. Öncelikle cezaevinde olmama sebep olan FETÖ üyeliği dosyasından başlayayım. Gazetecilik yaptığım, sırf Zaman gazetesinde çalıştığım için cezalandırıldım. Tüm yargılama aşamalarında da belirttiğim gibi;

         *BYLOCK haberleşme programını kullanmadım.

         *Bank Asya’ya talimatla para yatırmadım, sadece maaş hesabım vardı, çalıştığım kurum bu bankayla çalıştığı için orada hesap açmak zorundaydım.

         *Hakkımda tanık, gizli tanık ifadesi yok.

 

Gizli saklı hiçbir işim olmadı, sadece ekmek parası kazanmak, geçimimi temin etmek için Zaman gazetesinde çalıştım. Kesinlikle terör örgütü üyesi değilim, ben sadece gazetecilik yaptım. Hakkımdaki suçlamalar Zaman gazetesinde çalışmak ve bunun beraberinde getirdiği Bank Asya’daki maaş hesabı, Pak Medya-İş sendika üyeliği, gazetenin üst yöneticisi-yazarı ile yıllar önce yapılmış telefon görüşmesidir.

Beraat etmem gerekirken cezalandırılmamın sebebi; hakkımdaki Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturmaları ve davalarıdır. Hakkımdaki mahkumiyet kararında sürpriz bir şekilde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Halbuki hakkımdaki Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları yargılama esnasında duruşmalarda bana hiç sorulmadı, savunmam alınmadı. 2012-2015 yılları arasında sorumlu yazıişleri müdürlüğü yaptığım için hakkımda yaklaşık 100 dava açıldı. Bunun yaklaşık 30 kadarı C.’na hakaret. Halen bu davalarla boğuşmaktayım. Gazetede çıkan haber ve köşe yazıları sebebiyle yargılanıyorum. Çoğundan beraat ettim. Ancak ceza da aldım. Basın davalarında Cumhurbaşkanına hakaretten 11 ay hapis (Aslen Diyarbakırlı olan yazar Veysel Ayhan’ın köşe yazısı sebebiyle), iki adet de 10’ar ay hapis cezası aldım. Toplan 31 ay hapis. Hepsi temyizde. Bunun dışında ağırlıklı olarak tekziplerden dolayı çok sayıda para cezası verildi. Bunların da temyiz süreçleri devam ediyor. Genellikle HAGB kapsamında 5 yıllık ertelemeler var. Hakkımızda açılan davaların çoğu Cumhurbaşkanı Erdoğan, damadı Berat Albayrak, abisi Serhat Albayrak ve Sabah-ATV Turkuvaz Grubunca açılan davalar. Bu davaların avukatı ise Ahmet Özel. Basında çıkan haberlere göre, Ahmet Özel, İstanbul Çağlayan Adliyesinde çok etkili bir isim. Yargıdaki Pelikan Grubu olarak adlandırılan İstanbul Grubu’nun başında.  Davamda doğrudan etkide bulunduğu, cezalandırılmamda başrol oynadığı kanaatindeyim.

 

Gazetenin künyesinde ismim vardı. Benimle birlikte künyede ismi olan birçok isim ve diğer mesai arkadaşlarımın çoğu hiçbir soruşturma geçirmedi, hepsi dışarda özgür. Ben ise, günah keçisi seçildim ve 7 yıl 6 ay gibi orantısız, haksız, hukuksuz çok ağır bir cezaya mahkum edildim. Bunun ispati da hakkımdaki gerekçeli kararda aleyhime olan Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmaları ve davalarıdır. Çoğundan beraat etmeme sadece birinden 11 ay hapis cezası almama ve onun da temyizde olduğu göz önüne alınırsa bu doğrultuda verilen karar kabul edilemez.

 

Suçsuzum; bu, er ya da geç ortaya çıkacaktır. AYM ve AİHM’den ümitliyim. Ancak halen AYM’deki bireysel başvurum görüşülmedi. Yatarı 55 ay 15 gün olan cezamın 45’nci ayındayım. Mevcut durumda denetimli serbestlikten yararlandığım takdirde cezamın bitmesine 11 ay kaldı. 15 Ekim 2022 itibariyle tahliye olabileceğim. AYM, daha görüşmek için neyi bekliyor? AYM’nin dosyamı bir an önce görüşmesini istiyorum, bu hususta desteğinizi rica ediyorum.

 

  1. İkincisi, yukarıda da belirttiğim üzere, gazetede çıkan haber ve köşe yazıları sebebiyle hakkımda açılan basın davalarıyla yaklaşık 8 senedir uğraşıyorum. Birçoğunda beraat etmiştim, ancak Yargıtay 19. Ceza Dairesi özgürlükçü beraat kararlarını aleyhime bozuyor. Sadece benim değil tüm muhalif basın için risk oluşturuyor. Bu daire ve heyetinin basın ve ifade özgürlüğü için aleyhindeki tutumunun kamuoyunca bilinmesi gerekir. Bu kurum üzerinde baskı oluşturmak lazım.

Cezaevindeki eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Leylan kitabındaki özgeçmişine göre, hakkında 120 dava var ve kendisini tam Bin iki yüz (1200) avukat savunuyor. Benim 100 davam var ve sadece 1 (BİR) avukatım var. Gazetenin avukatları beni azletti, tek başıma kaldım. Komşum avukat Gökçen Şaşar Beş sağ olsun, 15 Temmuz 2016 sonrası Eylül 2016’dan beri bana yardımcı oluyor. Bürosu İstanbul Bakırköy’de, bilgilerini vereceğim. Yaklaşık 4 senedir hapisteyim. Hiçbir gelirim yok. Eşim Ev hanımı, 4 çocuğum var, 3’ü okuyor. Evim kira. Son derece güç maddi durumumla hakkımdaki davalarla baş etmeye çalışıyorum. Avukatımla da yeterince görüşemiyorum. İstanbul’dan uzakta olduğumdan gelemiyor. Savunma hazırlığı yapamıyorum. 45 aydır İstanbul’dan uzaktayım. 6 ay Edirne F Tipi Cezaevinde kaldıktan sonra istemediğim halde Balıkesir L Tipi Cezaevine sevk edildim. 12 Eylül 2018’den beri 39 aydır Balıkesir’deyim. Mart 2019’dan beri 2 buçuk senedir İstanbul Silivri’deki cezaevlerine nakil taleplerim her ay reddedildi. Bu hususta büyük mağduriyet yaşıyorum. Haksız, hukuksuzluğa maruz kalıyorum.

 

  1.  En önemli sorunlarımdan biri de cezaevi nakil talebimin defalarca geri çevrilmesi. İstanbul doğumluyum, yıllarca bu şehirde yaşadım, İstanbul’da çalıştım, evim, ailem, yargılandığım mahkeme hep İstanbul’daydı.  Tüm bunlara karşın 45 aydır İstanbul dışındaki cezaevlerinde tutuluyorum. Ailem uzak olduğundan yeterince ziyaretime gelemiyor. Bu durum psikolojimizi olumsuz etkiliyor. Mart 2019’dan beri her ay nakil dilekçesi yazdım. Hep ‘kapasite dolu’ gerekçesiyle reddediliyor. Halbuki şu anda Silivri’de bizim buradan daha az mevcutlu koğuşlar var. Buna rağmen mazeretleri çok anlamsız. Ailem ziyaret için maddi külfet çekiyor. Ayrıca yolda trafik kazası tehlikesi yaşıyorlar. Tüm bunlar psikolojimi mahvediyor. İstanbul’da gözaltına alınsam Silivri’ye gönderilecek iken sırf İstanbul dışında gözaltına alındığım için yaklaşık 4 senedir şehrimden uzakta tutuluyorum. Bu, son derece haksız, hukuksuz bir tavırdır. Hak ihlalidir. En son Eylül 2021’deki nakil talebim de reddedildi. İstanbul Silivri’de gazetecilerin bulunduğu 9 No’lu, F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi başta olmak üzere 1 No’lu, F Tipi’nden  8 No’lu ya kadar (L Tipi olmak üzere Silivri’deki 9 cezaevini İstanbul Maltepe’deki 1,2 ve 3 No’lu L tipi Cezaevini Tekirdağ ve İzmit Kandıra’daki F ve T Tipi cezaevini talep etmeme, yaklaşık 15-20 talepte bulunmama rağmen hep reddedildi. İstanbul ve çevresi olmazsa yaşlı anne ve babamın yaşadığı Manisa Akhisar’daki T Tipi Cezaevini dahi yazdım, orası da reddedildi. Oysa AİHM’in, bu hususta verdiği hak ihlali kararları var. Evinden uzak yerlerdeki cezaevlerine gönderilen ve nakil talepleri reddedilen mahkumların başvurusunda Türkiye’yi tazminata mahkum etti. Buna rağmen, haksız uygulamaya devam ediliyor. Nakil talebimin bir an önce yerine getirilmesini istiyorum. Bu hususta da desteğinizi istirham ediyorum.

 

  1.  Pandemi / Koronavirüs tedbirleri ve kısıtlamaları en çok bizi cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluları ve ailelerimizi vurdu. Hapis içinde hapis yaşıyoruz. Tüm Türkiye’de tedbirler, kısıtlamalar kalktı, okullar, AVM’ler her yer açıldı. Federasyon, futbol maçlarında tribünleri tam kapasite açıyor. Ancak, cezaevlerindeki tedbirler, kısıtlamalar Mart 2020’de ilk salgın başladığı andaki devam ediyor. Unutulduk!      

Mart 2020’den beri 21 aydır açık görüş yapamıyoruz. Eşime, çocuklarıma, Anne-babama dokunamıyorum, sarılmıyorum, onları öpüp koklayamıyorum. Düşünebiliyor musunuz, tam 630 gündür, yaklaşık 2 senedir bu acı, ızdırabı yaşıyoruz. Oysa, aşı olanlara pekala tedbir alarak açık görüş yaptırılabilinir. Çok büyük bir insanlık ayıbıyla karşı karşıyayız. Tamamen keyfi bir şekilde bu yasak sürdürülüyor.

Ayrıca, aylardır ayda 2 kez, sadece iki kişiyle kapalı görüş yapabiliyoruz. Bu son derece haksız, hukuksuz uygulama da esnetilebilir. Haftada bir, ayda 4 kez kapalı görüş yaptırılabilir. Kişi sınırlaması da anlamsız. Eşim 4 çocuğum, anne-babam var. Ailem İstanbul’dan geliyor, 2 kişi görüşe girerken, 3 kişi dışarıda bekliyor. Perişan oluyoruz. Kişi sayısı da artırılmalı.

Yine, revire, doktora, çıkma, hastaneye gitmekte sıkıntı yaşıyoruz. Hayati risk dışında revir-hastane imkansız. Diş ağrısı çekip günlerce inleyenler oldu koğuşta. İlaca erişimde sorun yaşıyoruz.

Pandemi sürecinde aylarca açık spor sahası ve kapalı spor salonuna götürülmedik. Tamamen keyfi bir uygulama. İki aydır açık sahaya ayda iki kez götürülmeye başlandık. Halbuki, haftada bir olabilir. Hiçbir riski yok.

Günlük gazeteleri bir gün gecikmeli okuyabiliyoruz, tam 21 aydır. Bu tedbir niye sürdürülüyor anlamış değilim. Hiçbir riskin olmadığını düşünüyorum.

 

  1. Meclis’te çıkarılan ancak uygulanmayan yasa ve yönetmelikler var. Cezaevlerindeki mahkumların en büyük gündemlerinden biri bu. Birincisi, cezada onda bir kadar indirim getirecek düzenleme. Yasal düzenleme Nisan 2020’de Meclis’te yasalaşan infaz düzenlemesiyle yapıldı. Uygulama 1 Ocak 2021’de başlayacaktı. Yönetmelik de yayınlandı. Ama 11 ay geçmesine rağmen halen uygulanmıyor. Gerekçe olarak, pandemi gösteriliyor. Örneğin 7 yıl 6 ay hapis cezası olan hükümlü yatarının, yani 55 ayın onda biri kadar, 5,5 ay daha erken açık cezaevine çıkabilecek, dolayısıyla tahliye olabilecek. Ama maalesef şu an hiçbir cezaevinde uygulanmıyor. Uygulanmayacak ise niye şaşa çıkarılır ki! Anlamak mümkün değil!...

Yasası çıkıp uygulanmayan ikinci düzenleme, cezaevlerindeki görüş süresinin 1 saatten 1,5 (bir buçuk) saate çıkarılması. Haziran 2021’de, meclis tatile girmeden yasalaştı ancak halen uygulanmıyor. 45 dakika  görüşebiliyoruz halen.

Şimdilik yazabildiğim sorunlarım, uğradığım haksızlık, hukuksuzlukların başlıcaları bunlar… Daha birçok husus sıralaya bilirim ancak çok uzatmak istemiyorum. Gerekirse tekrar yazarım.
Size avukatım Gökçen Yaşar’ın irtibat bilgisini de yazacağım. Her türlü bilgi, belgeyi kendisinden isteyebilirsiniz.
İlgi, alakanız için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Sevgi ve Selamlarımla…

7 Kasım 2021

Harun Reşit ÇÜMEN / GAZETECİ 
Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu C Koğuşu Kepsut / B.KESİR